03.05.2024

YUVANIN SAĞLAM TEMELLER ÜZERİNE İNŞASI: NİKAH

YUVANIN SAĞLAM TEMELLER ÜZERİNE İNŞASI: NİKAH

Nikâh, Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile hayat bulan bir sünnettir. Fıtratımıza uygun bir şekilde ve meşru bir nikâhla evlilik yapmak, her birimiz için şükür vesilesidir. Mutlu bir ailenin ferdi olmak, ailenin güven veren iklimi içinde yetişmek büyük bir nimettir.

Ey gençler! Evlenme imkânı bulanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur. Evlenme imkânı bulamayanlar da oruç tutsun. Çünkü orucun koruyucu özelliği vardır.”

(Buhari, Nikâh, 3.)

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “benim sünnetimdir” dediği hususlardan biri de evlilik hadisesidir. Evlilik (nikâh), bir yönüyle muamelat konusu olmakla birlikte ibadet yönü de olan bir husustur. Bundan dolayıdır ki pek çok fıkıh ve hadis kitabında ibadetler bölümünden hemen sonra, akitler bölümünden önce nikâh konusuna yer verilir.

Allah Rasulunden bir hatıra da bize bunu anlatır:

Üç sahabi, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) eşlerinden onun ibadet hayatına ilişkin bazı bilgiler alınca “Hz. Peygamber nerede, biz nerede; zira onun gelmiş geçmiş bütün günahları bağışlanmıştır.” diyerek kendilerince bazı kararlar aldılar: Birisi geceleri hep namaz kılacak, diğeri sürekli oruç tutacak, bir diğeri ise hiç evlenmeyecekti. Tam o sırada Hz. Peygamber (s.a.s.) çıkageldi ve onları şöyle ikaz etti: “Allah’a yemin olsun ki ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve en takvalı olanınızım. Buna rağmen bazen oruç tutarım bazen tutmam; bazen nafile namaz kılarım bazen de gecenin bir kısmında uyurum. Ayrıca ben evlenirim de.” Hz. Peygamber’in bu sözlerini takiben kurduğu şu cümleler, o sahabilerin yanı sıra bütün ümmeti için son derece mühimdir: “(İşte benim sünnetim budur.) Her kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” (Müslim, Nikâh, 1.)

Evlilik, Allah’ın emri, Hz. Peygamber’in sünneti ve dinin yarısıdır.

Örnek bir aile oluşturmak isteyen Sevgili Peygamberimiz, o günün toplum yapısında saygınlığı ve hakları gözetilmeyen kadının varlığına ve fikirlerine değer veriyor, hayatının en önemli kararı olan nikâh konusunda görüşüne başvurulup rızasının alınması gerektiğine işaret ediyordu. Nitekim bir defasında da dul veya bakire olsun nikâh sırasında kadının mutlaka izninin alınması gerektiğine dikkat çekmiş ve şöyle buyurmuştu: “Kendi onayı alınmadıkça dul kadınla, kendisinden izin alınmadıkça da bakire kız ile nikâh yapılmaz.” Oradaki sahâbîler, “Yâ Resûlallah! Bakire bir kızın izni nasıl olur?” diye sorunca, “Sessiz kalmasıyla.” buyurmuştu.

Evlenecek kızların iznini önemseyen Allah Resûlü diğer taraftan, “Veli (izni) olmadan nikâh olmaz.” .

Hangi kadın velilerinin izni olmadan (kendi kendine) nikâhlanırsa, nikâhı geçersizdir. Eğer erkek o kadınla beraber olmuşsa, bunun karşılığı olarak ona mehir vermesi gerekir. Eğer (veliler) anlaşamazlarsa, velisi olmayanın velisi yetkili mercidir.”buyurarak nikâh gibi önemli bir konuda velinin (baba veya dede veya kardeş gibi) görüşünün alınmasının önemine işaret etmişti. Bu hadisler, aile büyüklerinden veya yetkili otoriteden izin alınmadan, veliden habersizce yapılabilecek gizli evliliklere karşı alınmış bir tedbir idi.

Kur’an-ı Kerim’de “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.” (Rum, 30/21.) buyrularak eşlerin birbirlerinde huzur ve sükûneti bulacağı açıkça ifade edilmiştir. Ancak bunun için eşler arasında sevgi ve merhamete dayanan bir ilişki; karşılıklı saygı ve hoşgörü temelli bir iletişim olmalıdır.