İslam düşüncesinde insanın huzur arayışı, onun varoluşsal yönelişleriyle doğrudan ilişkilidir. Kur’ân’da “Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur” (Ra’d, 13/28) ayeti, huzurun kaynağının dışsal değil, içsel bir ilahî bağlanma olduğunu ifade eder. Bu bağlanma, İslâmî terminolojide ubûdiyet kavramı çerçevesinde açıklanır. Ubudiyet, insanın varlık bilincini, değer yönelimini ve hayat tasavvurunu dönüştüren kapsamlı bir teslimiyet hâlidir.
İslam geleneğinde ibadet, yalnızca Allah’a yönelen bir görev değil, insanın psikolojik ve rûhî bütünlüğünü inşa eden bir yaşam disiplini olarak kabul edilir. Modern psikoloji araştırmalarıyla İslâmî literatürün ortaklaştığı nokta, ibadetin insanın iç dünyasında düzenleyici ve huzur verici bir etki oluşturduğudur. İnsan gün içinde pek çok duygusal yük biriktirir; namaz, dua ve zikir gibi ibadetler bu yükün sağlıklı bir şekilde boşalmasına imkân tanır. Dua ise kişinin söyleyemediklerini, ifade edemediklerini güvenli bir alana aktarmasına yardımcı olur; insan kendisini sınırsız bir merhametin huzurunda ifade ettiğinde duygusal baskı azalır ve içsel rahatlama ortaya çıkar.
İbadetin psikolojik etkilerinden biri de belirsizlik ve kaygıyla baş etmeye sağladığı katkıdır. İnsan, kontrol edemediği durumlar karşısında kaygılanır; dua ve tevekkül, bu kontrol alanını ilahî iradeye teslim etmeyi öğreterek kişide güven duygusunu güçlendirir. İnsanın kalp dünyasında derin bir sükûnet ve arınma sağlar.
İbadetin bir diğer yönü tevbedir. İnsan hata yaptığında vicdanı üzerinde bir ağırlık oluşur. Tevbe, bu ağırlığı hafifleterek insanı rûhî bir yenilenmeye taşır. Psikolojide öz-affetme olarak karşılık bulan bu süreç, kişinin kendisini yeniden toparlamasını ve içsel bir arınma yaşamasını sağlar.
Sonuç olarak ibadet, insanın hayatına yalnızca dinî bir görev bilinci katmaz; aynı zamanda duygularını düzenleyen, ruhunu arındıran ve benliğini tutarlılığa kavuşturan bütüncül bir iyileştirme alanı sunar. İbadet eden insan, hem zihinsel hem duygusal hem de manevî olarak güçlenir; hayatın yükleri karşısında daha dirençli hâle gelir. İbadet bu yönüyle, insanın hem dünyada hem de ahirette huzura erişmesinin en sağlam yollarından biri olarak kabul edilir.