28.09.2023

H.Z. PEYGAMBER (S.A.V.)’İN DAVET METODLARI

Allah (c.c.), insanları en güzel biçimde yaratmış, sayılamayacak kadar çok nimetlerle donatmıştır. İnsanın yaratanını tanıması, hidayete ulaşması, hem dünyevi hem de uhrevi saadeti yakalaması için Hz. Âdem’(a.s)’den buyana vahiy yoluyla insanlara mesajlarını ulaştırmış, bunun için peygamberler göndermiş ve kitaplar indirmiştir. Allah resulü (s.a.v) Allah’ın kendisine yüklediği bu önemli görevi diğer peygamberler gibi hakkıyla yerine getirmiştir.23 yıllık peygamberlik hayatında karşılaştığı bütün sıkıntılara sabrederek, tevazu göstererek, dünya-ahiret dengesini koruyarak tebliğ faaliyetini sürdürmüştür. O; muhatabıyla anlaşılır ve açık bir dille konuşmaya her zaman özen göstermiş ve nezaketiyle, güvenilirliğiyle, dürüstlüğüyle, sözünde durmasıyla, yalan söylememesiyle insanları etkilemiş ve bu durum Kur’an’ı Kerim de açıkça ifade edilmiştir:

فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلٖيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَࣕ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْاَمْرِۚ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِؕ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلٖينَ ﴿١٥٩﴾

Sen onlara sırf Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever. (Âl-i İmrân Suresi /159)

Peygamber efendimiz (s.a.v.), söylediği hakikatleri bizzat yaşayarak öğretirdi. Tebliğe ilk başladığında muhataplarını ikna etmek üzere birinci delil olarak “örnek hayatını” göstermiştir.

Safâ Tepesi’nde yüksek bir kayanın üzerinden Kureyşlilere seslenerek:“–Ey Kureyşliler! Ben size, şu dağın eteğinde veya şu vadide düşman atlıları var; hemen size saldıracak, mallarınızı gasp edecek desem, bana inanır mısınız?” diye sordu. Onlar da hiç düşünmeden: “Evet inanırız! Çünkü şimdiye kadar seni hep doğru olarak bulduk. Yalan söylediğini hiç duymadık!” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v), kendisinin Allah tarafından gönderilen uyarıcı bir peygamber olduğunu ilan etti. (Buhârî, Tefsîr, 26/2; Ahmed, I, 159, 111)

Peygamber efendimiz (s.a.v.) dini bir şeyi öğretirken insanları bıktırmamaya dikkat ederdi. Ebû Mûsâ (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v) ashabından birini herhangi bir iş için gönderdiğinde: “Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız” diye emir buyururdu.” (Müslim, Cihâd, 6; Ebû Dâvûd, Edeb, 17/4835)

Peygamber efendimizin (s.a.v.) irşad metotlarından biri de, dinleyenlerin dikkatlerini toplamak, bilgiyi kalıcı hâle getirmek için karşılıklı konuşması ve soru sormasıydı. Peygamber efendimiz (s.a.s.) bir gün: “Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?” diye sordu. Sahabeler: “ O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz.” dediler. Rasûl-i Ekrem: “Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder” buyurdular. (Buhârî, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 283)

Hz. Peygamber (s.a.v) imkan ve fırsatları eğitim için değerlendirirdi, bu şekilde sahabenin gayret ve şevkleri artırmıştır. Ashabına önemli şeyleri iyice öğretebilmek için her fırsatı değerlendirmiş, onların zihinlerine İslâm’ın güzelliklerini iyice yerleştirmiştir.

Berâ (r.a) anlatıyor: “Biz Resûlullah efendimiz (s.a.v) ile bir cenazede bulunmuştuk. Efendimiz (s.a.v), kabrin kenarına oturup ağladılar, öyle ki gözyaşlarıyla toprak ıslandı. Sonra da: “Kardeşlerim! İşte asıl böylesine mühim bir yer için hazırlık yapın!” buyurdular.” (İbn-i Mâce, Zühd, 19)

Resûlullah (s.a.v), latife ve şakanın muhatabın ruhunu okşayıcı mahiyette olmasına itina göstermiştir. Bazı zamanlar ashabıyla şakalaşır, onlara latife yapardı. Ancak bu latifelerinde dahi doğru sözden başkasını söylemezdi. Ashabıyla samimiyet kurmuş ve konuyu iltifatla takviye ederek anlatmıştır. Hz. Peygamber’den (s.a.v.) bu iltifatı ve samimiyeti gören kişi daha çok dikkat kesilir, söylenene ehemmiyet verir ve duyduğu şeyi bir daha unutmazdı.

Hz. Peygamber’in en önemli ve en başta gelen eğitim metotlarından birisi de Kur’an’ın emrine tâbî olarak vaaz etmesi ve öğüt vermesidir: “Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü hatırlatmak müminlere fayda verir.” (Zariyât, 55);

Hz. Peygamber (s.a.v) pek çok şeyi genel vaaz ve hutbelerinde öğretmiştir ve örneklerle zenginleştirilmiş sohbet metodunu kullanmıştır.

İrbâz bin Sâriye (r.a.) şöyle anlatır: “Resûlullah (s.a.v) bize çok tesirli bir öğüt verdi. Bu öğütten dolayı kalpler ürperdi, gözler yaşardı.” Bizler: “Ey Allah’ın Resûlü! Bu öğüt, sanki ayrılmak üzere olan birinin öğüdüne benziyor, bari bize bir tavsiyede bulun” dedik. Bunun üzerine: “Size, Allah’a çok saygı duymanızı, başınıza bir Habeşli köle bile emir olsa, onu dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Benden sonra sağ kalıp uzunca bir hayat sürenler pek çok ihtilaflar görecekler. O zaman sizin üzerinize gerekli olan, benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefâ-yi Râşidîn’in sünnetine sarılmanızdır. Bu sünnetlere sımsıkı sarılınız. Sonradan ortaya çıkarılmış bid’atlardan şiddetle kaçınınız. Çünkü her bid’at dalâlettir, sapıklıktır” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Sünnet 5; Tirmizi, İlim 16; İbn-i Mâce, Mukaddime 6)

Rasullulah’ın tebliği hem teşvik hem de korkutma ve sakındırma, insanın ruhunu hayra yönlendirme ve şerden sakındırma hususunda önemli bir tesire sahiptir. Bu sebeple, insanı bu psikoloji üzere yaratan Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de, Resûlullah (s.a.v) de hadîs-i şeriflerinde terğîb ve terhîbi dengeli bir şekilde kullanmış, Kur'an temelli eğitim metodu ile tarihte benzeri görülmemiş bir başarı elde etmiştir.