10.01.2024

MANEVİYAT MEVSİMİ ÜÇ AYLAR

İnsan zahiren baharı bekler, bitkiler yeşersin ister, bahar bizim için bir özlemdir. Ruhun da beklediği bir bahar vardır, çoğunluğumuz kendi ruh iklimlerimizin, kalp iklimlerimizin kuraklığından yağmursuzluğundan, güneşsizliğindenşikâyet eder. İşte Rabbimizin hususiihsan ve ikramlarının bulunduğu ve üzerimizdeki gafleti, tembelliklerin yükünü atabilmek, kulluk şuurumuzu tazelemek, Âlemlerin Rabbi’ne yönelmek, günahlarımızdan tevbe etmek, dünyadan yakamızı kurtarıp kalplerimizi temizlemek için Allah Teâlâ’nınseçtiği, kullarına bir fırsat sunduğu manevi bir bahar olan 3 aylar. İslâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır.

Şüphesiz ki; bütün zamanları, mekânları ve varlık namına ne varsa her şeyi Allah-ü Teâlâ yaratmıştır. Bu sebepledir ki, zamanlar ve mekânlar değer itibariyle aslında aynıdır. Ancak, kimi yerlerde ve kimi zamanlarda meydana gelen bir takım hadiseler o yerin ve o zamanın değerini artırır. Nitekim Kur’an’ın kendisinde inmiş olması, Kadir Gecesi’nin o ayda bulunması ve oruç ibadetinin bu aya tahsis edilmesi gibi sebeplerle Ramazan Ayı, diğer aylardan farklı ve üstün görülmüştür. Ramazan’ın habercisi durumunda olan, Regaip, Miraç ve Beraat gecelerini içinde bulunduran Recep ve Şaban aylarının fazileti de kabul edilmiştir. Bu sebepledir ki, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “ Allah’ım Recep ve Şaban aylarını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur.” diye dua etmiştir.

Yine bir hadislerinde Efendimiz (s.a.v.): “Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri çevrilmez (kabul edilir): Recep ayının ilk gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesi, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Kurban Bayramı gecesi.” buyurmuştur.

Peygamber Efendimizin, Ramazân ayı dışında en çok Receb, Şa‘bân, Muharrem ve Şevvâl aylarında tam ayı kapsayacak tarzda olmamakla birlikte nâfile oruç tuttuğunu ashâb-ı kirâm bizlere haber vermektedir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Allah Rasulü (s.a.v) bu ayların önemine şöyle dikkat çeker:“Receb, Allah Tealâ’nın diğer aylar arasından seçtiği bir aydır. Her kim bu ayın hakkını verir, onu yüceltirse Allah Tealâ’nın emrini yüceltmiş olur. Her kim Allah Tealâ’nın bu emir ve buyruğunu yüceltirse Allah onu Naîm cennetine koyar ve ondan razı olur.

Üç ayların gelişi, yeniden derin bir tefekkürün, murakabenin ve nefis muhasebesinin yapılması için mühim bir fırsattır. Dünya menfaati ve çağın getirdiği pek çok olumsuzluklar birçok insanı etkilemektedir. Üç ayların ilk kandili Regâib bu açıdan anlamlıdır. Çünkü Regâib, “Rağbet” kökünden alınma bir kelimedir. Yönelmek, rağbet etmek anlamları taşımaktadır. İnsanoğlu sürekli hayra rağbet için teşvike, şerden de uzaklaştırılmaya ihtiyacı vardır.

Nitekim Kur’an-ı Kerim’deki:

فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْ وَاِلٰى رَبِّكَ فَارْغَبْ

O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul.Ve yalnız rabbine yönel.( İnşirah 7,8) ayetinde rağbetimizin hep Allah’a olması emredilmiş ve bu aylar bunun için en önemli fırsatlardan biri sayılmıştır.

Yine Allah Rasulunün (s.a.v) 3 ayların ortası mağfirettir dediği Şaban ayı için;

Her kim Şaban ayının hakkını verir ve onu yüceltirse benim buyruğumu yüceltmiş olur. Benim buyruğumu yücelten kimsenin ise kıyamette şefaatçisi ve yardımcısı olurum.

Hz. Aişe, Rasûlüllah (s.a.v.)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim.” (Tecrid, VI, 295)

Ramazan ayı ise ümmetimin ayıdır. Her kim Ramazan’ın hakkını verir, hürmetsizlik etmez, gündüzlerini oruçla geçirip gecelerini ibadetle ihya eder de haramlardan korunursa, Ramazan ayından çıktığında günahlarından temizlenmiş olur.” (Beyhakî, Şuabü’l-İmân,3813)

Üç aylar kalplerimizin manevî doyum mevsimidir. Takva, ihlâs, muhasebe, iyilik yapmaya karşı sabır, günahlara karşı direnme gibi güzel hasletleri nefsimize yeniden hatırlatır, âdeta tazeleniriz.

Üç Ayların manevi ikliminden nasiplenmek için dikkat etmemiz gereken hususlar kısaca şunlardır:

• Namazlarımızı cemaatle kılmaya özen göstermeliyiz.

• Kaza namazlarımız varsa bunları kılmalı, yoksa elimizden geldiğince nafile ibadetlere yönelmeliyiz.

• Kur’an-ı Kerim’i çokça okumalıyız.

• Kulluğumuzu gözden geçirerek, eksik ve hatalarımızla yüzleşmeliyiz. Bu ayları, alışkanlık haline getirdiğimiz günahlardan yakamızı kurtarmak için fırsat bilmeliyiz.

• Rağbetimizi ahiretimize yöneltip üç ayları günahların affı için fırsat bilip samimiyetle sık sık tevbe ve istiğfar etmeliyiz.

• Akrabalarımızla, komşu ve dostlarımızla yakınlığımızı artırmalıyız.

• Fakir ve muhtaç kimselere yardım elimizi uzatıp, bütçemiz nispetinde kayda değer sadakalar vermeliyiz.

Bu mübarek günlerin, gecelerin ve ayların şuuruna varmak gerekir. Nitekim Rasûlullahsallallahu aleyhi ve sellemşöyle buyurdu: «Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz.»

Bu kıymeti ölçülemez zamanlar günahmeyleden nefislerimizin yönünü Rahmana yöneltmek için verilmiş olan büyük bir fırsattır. İnsanların hayat defterine hayırların kaydedilmesine, hataların affedilmesine, sevapların verilmesine vesile teşkil eden bir nimettir.