15.02.2024

HAFTANIN YAZISI

DÜNYA VE AHİRET DENGESİ

Dünya imtihan salonuna, Rabbimizi bimek tanımak itaat etmek üzere gelen ademoğlu yaratılış gayesine uygun şekilde hayatını sürdürmesi gerekir. Yüce Allah’ın ademoğluna dünya hayatında verdiği nimetlerden istifade ederken de Ahiret için de yatırım yapması gerekmektedir. Bu husus da Yüce Mevla Kur’an-ı Kerim de şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın sana verdiği dünya nimetleri ile ahiret yurdunu talep et. Bunu yaparken dünyada ki nasibini de unutma. (Kasas,77). Dünya bir tarladır; insan burada ne ekerse orada onu biçer. Burada ibadet, takva, zikir ve tefekkür gibi ulvî tohumları ekerek akıl ve ruhlarını nurlandıranlar ahirette onu biçerler. Burada elhamdülillah diyen, orada onun meyvesini yer. Ancak bu ulvî hakikatlerden mahrum olarak yaşayıp, başta büyük günahlar olmak üzere zulüm, yalan, gıybet ve iftira gibi zehirli tohumları ekenler de orada bunların mahsullerini biçerler. O yüzden en bahtiyar mümin odur ki: Dünya için ahireti unutmasın, ahiretini dünyaya feda etmesin, ebedi hayatını dünya hayatı için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef etmesin; kendini misafir bilip edip misafirhane sahibi olan Allahın emirlerine göre hareket etsin; selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.

Maalesef kimileri için “Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız?(En’am, 6/32) ayeti gereği Allah’ı ve ahireti unutmaya çalışanlar dünyanın bu yüzüne talip olurlar halbuki Oyun ve eğlencenin süresi azdır, çabuk geçer.

İlk Müslümanlarda dünya-âhiret dengesi öyle bir noktaya gelmişti ki, gerçekte dünya hayatında yaşarlarken düşünce ve fikirleri âhirete bağlıydı; âhireti görüyor, önlerinde duruyormuş gibi yaşıyorlardı. Zaten “âhirete yakînen iman”, bu demekti. Bu bağlamda Mü’min, dünyada ömrü boyunca bir yolcu gibidir. Yani; niçin yaratıldığının, nasıl yaşayacağının ve buna bağlı olarak sonunun nereye varacağının farkındadır.

 Efendimiz (s.a.v.): “Dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol.” derken bu hakikate dikkat çeker. Kütüb-i Sitte: Kitabur Rikak zühd;2163]

Resûlullah (s.a.v)’ın, dünya hayatını ihmal etme ve sağlıklarını hiçe sayma pahasına kendilerini nafile ibadete adayıp her gece uyumadan namaz kılmaya, yılın her gününde oruç tutmaya ve evlenmeyerek kadınlardan uzak kalmaya niyet eden ve bu suretle sözde takva bir hayat yaşamaya özenen kimselere karşı gösterdiği tepki bilinmektedir. O’nun bu tepkisini yansıtan ve bahsi geçen kişilere karşı söylediği sözler ise bizler için dünya ve ahiret dengesini belirler.

Ben, Allah’tan, hepinizden daha çok korkarım, O’ndan hepinizden daha fazla çekinir ve sakınırım; lakin ben, (nafile) orucu bazen tutarım, bazen de tutmam, (gece) namazını bazen kılarım, bazen de kılmam, uyurum, Hanımlarla da evlenir (ve birlikte olurum).  Kim benim bu sünnetimden yüz çevirir (ve kendine göre bir yol izlemeye kalkarsa), biliniz ki o, benden değildir” Müslim, Nikâh, 5