27.09.2024

HZ PEYGAMBER(SAV) İN ŞAHSİYET İNŞASINDA NAMAZIN ROLÜ

Yüce Allah bizleri amaçsız ve hedefsiz olarak yaratmamıştır. İnsanların yaratılış amacı, kendisini yaratan Allah’a (c.c.) iman ve ibadet etmektir. Kur’an-ı Kerim’de “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”(Zâriyât 56) buyrularak yaratılış amacımız açık bir şekilde vurgulanmıştır. Yüce Rabbimizin emrettiği ibadetlerin en önemlisi ve kulluğun en önemli göstergelerinden biri hiç şüphesiz ki namazdır. İlk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem’den (a.s.) son peygamber olan Hz. Muhammed’e (s.a.v.) kadar tüm peygamberlere namaz ibadeti emredilmiştir. Namaz ibadetinin, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatında ayrı bir yeri vardı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), iki gözünün nuru olarak vasıflandırdığı namazı( Nesâî, İşratu’n-nisâ’1) kılarken Allah’ı (c.c.) görüyormuşçasına büyük bir huşu içinde bulunurdu. Kendisine ihsanın ne olduğu sorulduğunda “Allah’ı görüyormuşçasına O’na kulluk etmendir. Sen O’nu göremesen de O seni görmektedir.”(Müslim,İman,1)cevabını veren Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ibadetlerinde bunun en güzel örneğini sergilemiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ibadetlerin devamlılığı konusuna da çokça vurgu yapmıştır. Her konuda olduğu gibi ibadetlerde de orta yollu ve sürdürülebilir bir yol tutulmasını isteyen Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Güç yetirebileceğiniz amelleri yapmaya gayret ediniz. Allah usanmaz da siz usanırsınız. Allah katında amellerin en sevimlisi az da olsa devamlı olanıdır.” (Ebu Dâvûd, Tavattu’, 27) Kulluğun ve Yüce Allah’a boyun eğmenin en temel göstergesi olan ibadetler, Allah’ın (c.c.) onlara ihtiyaç duymasından dolayı emredilmiş değildir. Aksine insanın ibadete ihtiyacı vardır. Aslında ibadetlerde Allah (c.c.) rızası dışında bir amaç aramaya gerek yoktur. Ancak bireysel ve toplumsal huzuru sağlamak, bireye güzel ahlak kazandırmak ve bazı toplumsal yararlar elde etmek de ibadetin amaçları arasında sayılabilir. İbadet hem fert hayatını hem de toplumsal yaşamı düzene sokar. Örneğin namaz, insanı kötülüklerden alıkoyarken oruç insan iradesinin güçlendirilmesini, zekât ise toplumdaki ekonomik dengesizliklerin azaltılması ve insandaki mal hırsının frenlenmesini sağlar. İbadetlerin dünya hayatına yansıyan faydalarının yanında asıl faydası insanı ahirette mutluluğa eriştirmesidir. Ancak yaratılış gayemiz olan ibadetler, dünyevi faydalarından dolayı değil, Allah (c.c.) emrettiği için ve sadece O’nun rızası gözetilerek yerine getirilmelidir. İbadetler kulun Allah’a (c.c.) olan şükrünün bir ifadesidir. Yüce Allah, kendisiyle ilişkisini kuvvetlendirmek için çaba gösterenin bu gayretini boşa çıkarmaz, nimetlerini artırır. Kur’an-ı Kerim’de “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir...”(İbrahim7) buyrularak bu gerçeğe vurgu yapılmıştır. İnsan, dünya hayatı içinde çeşitli sıkıntılarla karşılaşır. İbadetlerle Allah’a (c.c.) yönelen bir mü’min, böylesi durumlarda dayanma gücünü yitirmez. Tüm zorlukların Rabbinden (c.c.) gelen bir sınav olduğunu bilir ve sabreder. Böyle durumlarda ibadet, insan için önemli bir sığınak hâline gelir ve Allah’a (c.c.) yönelen insan, sıkıntılarını ibadetlerin verdiği destekle atlatabilir. Bu hakikati Yüce Rabbimiz Bakara suresinde şöyle dile getiriyor Ey inananlar, sabır ve namazla (Allah'tan) yardım isteyin, muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara 153) buyurur. İbadetlerin insana sağladığı faydalardan bir diğeri onu kötülüklerden uzaklaşma konusunda desteklemesidir. İbadetlerini aksatmadan yapmaya gayret eden insan, ibadetlerden aldığı güç ile davranışlarındaki olumsuzlukları en aza indirmeye çalışır. Zira ibadet eden bir Müslüman’ın günahlara devam etmesi, Rabbine karşı bir samimiyetsizliktir. Yüce Allah “Kitap’tan sana vahyolunanı oku; dosdoğru namaz kıl; muhakkak ki namaz hayâsızlıktan ve fenalıktan alıkoyar. Allah’ı anmak en büyük şeydir! Allah yaptıklarınızı bilir.”(Ankebut45) buyurarak namaz ibadetinin bu fonksiyonuna dikkat çekmiştir. Sonuç olarak toplumu oluşturan fertlerin şahsiyetlerinin oluşması noktasında ibadetler ve özellikle namaz çok büyük öneme sahiptir.